Et-Tevbe/128. El-Ahzâb/21. El-Bakara/151. En-Necm/11
Muhammed sallallâhu aleyhi ve sellem, beşerî itibariyle madde âlemini en güzel sûretinde, ruh itibariyle mana âlemini en mükemmel sûretinde görerek ümmetine her iki yolu da göstermekte ve beşerin bu büyük ihtiyacını gidermektedir.
Allah Teâlâ'nın Onu böyle en mükemmel yaratması, mahluku için en büyük nimetidir. Çünkü böyle her iki ciheti parlak olarak yaratılmamış olsaydı ve bize yol göstermeseydi, biz mahluk olarak Kendisine ittibâ' etmeksizin en âlî cihetimizle dahi Ma'bûd'umuzun sıfatlarını, saf, tertemiz, berrak şeriatini bilmezdik. Zira akıl, her şeyden müteessir ve mağlub olması sebebiyle bu gibi hususlarda, özellikle mebde' ve meâdı bilmesi hakkında çok âcizdir. Bunun için Allah Teâlâ:
لَقَدْ جَائَكُمْ رَسُولٌ مِنْ اَنْفُسِكُمْ عَزِيزٌ عَلَيْهِ مَا عَنِتُّمْ حَرِيصٌ عَلَيْكُمْ بِالمُؤْمِنِينَ رَؤُوفٌ رَحِيمٌ
“Andolsun, sizin cinsinizden size, –her iki ciheti tertemiz– rasul = elçi gelmiştir. Yol şaşırıp işlediğiniz hata ve günahlarınız Kendisine çok ağır gelmektedir. Zira sizin hidayetinizin üzerine pek hırslıdır. Mü'minlere, bütün ihsanıyla kucak açmakta lütuf ve yumuşaklığıyla da rahm-u şefkat etmektedir.”[[1]] ; aynı zamanda:
لَقَدْ كَانَ لَكُمْ فِى رَسُولِ اللّٰهِ اُسْوَةٌ حَسَنَةٌ لِمَنْ كَانَ يَرْجُو اللّٰهَ وَاليَوْمِ الاٰخِرِ وَذَكَرَ اللّٰهَ كَثِيرًا
“Andolsun, Rasûlullah'ta sizin için güzel örnekler vardır; Allah'ın rahmetini uman, ahiret gününe inanıp amaçlarını ahiretine bağlayan ve Allah'ı çokça zikreden kimselere mahsus olmak üzere.”[[2]]; bir de:
كَمَا اَرْسَلْنَا فِيكُمْ رَسُولاً مِنْكُمْ يَتْلُو عَلَيْكُمْ اٰيَاتِنَا وَيُزَكِّيكُمْ وَيُعَلِّمُكُمُ الكِتَابَ وَالحِكْمَةَ وَيُعَلِّمُكُمْ مَا لَمْ تَكُونُوا تَعْلَمُونَ
“Nitekim sizin cinsinizden size beşerî ve rûhî ciheti âlî rasul gönderdik. Üzerinizde ayetlerimizi tilâvet ediyor = okuyor, sizi temizliyor, Kitab'ı = bütün özelliğiyle Kur'ân'ı ve hikmeti = sünnetini size öğretiyor; daha evvelden bilmediğiniz birçok şeyleri de size öğretiyor.”[[3]] buyurmasıyla övmektedir.
Yani:كَمَا اَرْسَلْنَا فِيكُمْ رَسُولاً مِنْكُمْ يَتْلُو عَلَيْكُمْ اٰيَاتِنَا “Nitekim sizin cinsinizden size beşerî ve rûhî ciheti âlî rasul gönderdik. Üzerinizde ayetlerimizi tilâvet ediyor = okuyor.” buyurmasında, رَسُولاً kelimesinin tenvîni, ta'zîm içindir. Onun için “beşerî ve rûhî ciheti âlî rasul” diye meal verdik.
Yani “Sâir peygamberlerden daha mükemmel son peygamber Muhammed sallallâhu aleyhi ve sellem'in bedeninin sinir sisteminde gizlenen beşerî = hayvânî –ruh cihetine nisbetle– âdî ciheti dahi, Allah Teâlâ'nın hıfz-u himâyesi, terbiyesi sayesinden, sâir mahlukun türlü riyâzetle ulaştıkları rûhî, aklî ve kalbî = manevi âlî cihetinden daha parlak, daha saf, daha âlî olunca, bu cihetle beşerin âlî ruh cihetine çok yakın, beşerin bedeninin sinir sisteminde gizlenen âdî beşerî = hayvânî cihetinden vahiy sayesiyle çok uzak olunca ve kendisinin ruhuna nisbetle âdî cihetinden daha a'lâ, Zât-ı Akdes Teâlâ'nın kudsî huzuruna lâyık, çok yakın olunca, önü = en âlî ruh ciheti, arkası = beşerî ve hayvânî âlî ciheti, her türlü lekelerden pak, yüzü, arkası ayna halindedir. Her iki ciheti, âdi ciheti dahi âlî ve daha a'lâ olmasından dolayı, bütün mahlûku irşad etmeye, yol göstermeye elverişli kılınmıştır. Ve diğer dinlerin üzerine Kur'an'la Onu ğâlib kılması ve mu'cizesinin bütün zamanlarda bâkî kalması cihetiyle Allah Azze ve Celle'nin mahluku üzerine en büyük nimetidir.” demek olur.
وَيُزَكِّيكُمْ “Sizi temizliyor.”
Yani “Âlî ve âdi cihetlerle birlikte küfrün, şirkin, türlü günahların biriken pasından sizi temizlediği cihetle, size öğrettiği şeyleri yaptığınız takdirde siz de hayvânî ve rûhânî ciheti tertemiz olacak keskin akıl, pratik zeka, ahlakın güzellerine, şerefli fiillere sahib olursunuz ve bu hususta Onun mümessili olursunuz.” demektir.
وَيُعَلِّمُكُمُ الكِتَابَ وَالحِكْمَةَ “Kitab'ı = bütün özelliğiyle Kur'ân'ı ve hikmeti = sünnetini size öğretiyor.”
Yani Kur'ân-ı Hakîm'in hükümlerini ayrı, hikmetle dolu sünnetini, fıkhı = dinde anlayışı, helal haramı tefrik edebilmeyi, hak ve bâtılı aslâ karıştırmamayı size öğretiyor.” Demek Kur'ân-ı Hakîm'in hükümlerini talim etmek, tilâvet ve okumaktan başkasıdır. Nitekim öğrenilen şeylerin hükümleriyle amel etmenin gerçekleşmesi, amelden, amel de, tilâvetle gerçekleşmesinden dahi ayrıdır. Böylece hikmetin öğrenilmesi, hepsinden ayrıdır. Nitekim hikmet, fıkıhtır = helal ve haramı bilmektir, tefakkuhtur = iyiden iyiye anlayış, takvayla birlikte tasavvuf = kavlen, amelen, sülûken = yol edinilen güzel ahlâk melekesidir. Ve ilmî ve amelî hikmet melekesi, Kitab'ın hükmünü bilmekten apayrı olunca, ayet-i kerîmede «Kitab»dan sonra «hikmet» kelimesini zikretmek tekrardan münezzeh kılınmıştır.
وَيُعَلِّمُكُمْ مَا لَمْ تَكُونُوا تَعْلَمُونَ “Daha evvelden bilmediğiniz birçok şeyleri de size öğretiyor.”
Yani “Şayed sizin, bedeninizin sinir sisteminde gizlenen beşerî = hayvânî âdi, mağlub cihetiniz dahi saflaşsa, bununla ve birlikte rûhî, aklî ve kalbî = manevi cihetinizle dahi ulaşamadığınız ve en mükemmel fenlerinizle idrak dahi edemediğiniz birçok hakîkatleri; geçmiş ümmetlerin hallerini, halen kalıntıları boş kalan harabe sahiblerinin medeniyetini, kendisinden önceki enbiyâ-i izâmın kıssalarını, enbiyâ-i izâma karşı gelen fir'avn ve nemrudların uğradıkları hüsranı, gelecekte daha olacak müstakbel birçok havadisleri size öğretiyor.” demektir. Ve bu bütün itibarlarla Allah Teâlâ Kitabı'nda:
مَا كَذَبَ الفُؤَادُ مَا رَاَى “Gözünün gördüğü şeyleri, fuâdı = kalbinin saf özü yalanlamadı.”[[4]] buyurmasıyla dahi Onu övdü.
Ebû Ya'lâ'nın, Neseî'nin, İmam Ahmed'in, imam Beğavî'nin tahric ettikleri, Enes bin Mâlik radıyallahu anhu'dan gelen bir hadîs-i şerîfte Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem de: اِسْتَوُوا اِسْتَوُوا اِسْتَوُوا وَاسْتَقِيمُوا فَوَالَّذِى نَفْسِى بِيَدِهِ اِنِّى لَاَرَاكُمْ مِنْ خَلْفِى كَمَا اَرَاكُمْ مِنْ بَيْنِ يَدَى “Saflarda müsâvî olun. Müsâvî olun. Müsâvî olun. Ve dosdoğru olun. Nefsim kudretiyle yaşayana andolsun, sizi önümde beşerî âlî cihetimle gördüğüm gibi, en âlî ruh cihetimle de arkamda da sizi görmekteyim.” buyurmasıyla kendini bildirdi.[27/s.184-187]
[[1]]Et-Tevbe Sûresi ayet 128
[[2]]El-Ahzâb Sûresi ayet 21
[[3]]El-Bakara Sûresi 151
[[4]]En-Necm Sûresi ayet 11