بِسْمِ اللهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Dini ve İLmi ARAştırmalar Merkezi

HADİS NO:48-49-50

Okuduğumuz ve sevabını bağışlamış olduğu­muz salavât-ı şerîfe, zikir, dua ile ölülerimizin faide­lenmeleri, bazen kabir azabının kaldırılmasıyladır, bazen derecenin verilmesiyledir. Çünkü ölen bir kim­senin, sadaka-i câriyesinden başka kendisinin ameli kesildi ise de, başkasının amelinden faidelenmesi kesilmemiştir. Bunu inkar eden, bid'atçilerdir.
Şimdi “Okuduğumuz ve sevabını bağışlamış ol­duğumuz salavât-ı şerîfe, zikir, dua ölülerimize ula­şır mı?”
Cevab: Evet, ulaşır. Nitekim İmam Ahmed'in tahric ettiği, Ma'kil bin Yesar radıyallahu anhu'dan gelen bir hadîs-i şerîfte Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurmaktadır:

اَلبَقَرَةُ سَنَامُ القُرْاٰنِ وَذِرْوَتُهُ نَزَلَ مَعَ كُلِّ اٰيةٍ مِنْهَا ثَمَانُونَ مَلَكًا وَاسْتُخْرِجَتْ {اَللّٰهُ لاَ اِلٰهَ اِلاَّ هُوَ الحَىُّ القَيُّومُ} مِنْ تَحْتِ العَرْشِ فَوُصِلَتْ بِسُورَةِ البَقَرَةِ وَيٰسٗ قَلْبُ القُرْاٰنِ لاَ يَقْرَؤُهَا رَجُلٌ يُرِيدُ اللّٰهَ تَبَارَكَ وَتَعَالَى والدَّارَ الاٰخِرَةَ اِلاَّ غُفِرَ لَهُ وَاقْرَؤُوهَا عَلَى مَوْتَاكُمْ

H.48: “Bakara Sûresi, Kur'ân'ın parlak ucu ve zirvesidir. Her ayetiyle beraber seksen melek indi. Allah Teâlâ «Allahu lâ ilâhe illâ Huv-el
-Hayy-ul-Kayyûm» = Ayet-ül-Kürsi'yi Arş'ın altından çıkardı, Ayet-ül-Kürsî Bakara Sûresi'yle birleşti. Yâsîn Sûresi Kur'ân'ın kalbidir. Allah Tebâreke ve Teâlâ tarafından sevabını umduğu ve ahiret gününe amaç­larını bağlamış olduğu halde okuyan hiçbir adam yok­tur ki, günahları mağfiret olmamış olsun. Ve Yâsîn'i ölülerinizin üzerinde de okuyun.”
 
“Ve Yâsîn'i ölülerinizin üzerinde de okuyun.” cümlesinin deliliyle, umum manaya hamlederek Asr-ı Saadetten bugüne kadar Ehli Sünnet vel'Cemaat imamları, hem sekerâta giren bilkuvve, yahud seke­râttan sonra bilfiil ölenlerin üzerinde Yâsîn-i Şerîf'i okumaktadırlar.
İmam Râzî diyor ki: «Ölümü yakla­şan kimsenin yahud bilfiil ölmüş, evinde olduğu hal­de defnedilmesine yaklaşmakta olan kişinin üzerine Yâsîn'in okunmasının emredilmesinin sebebi, seke­rât zamanında dilin kuvvetinin zaif düşmesi, azaların kuvvetten kesilmesidir; kalbin bilkülliyye Allah'a mü­teveccih olması için de dînin aslî delillerinin muh­kemleştirilmesi ve yerleştirilmesidir. Bu sebeble kalb kuvvet bulsun diye Yâsîn okunur. Bu takdirde Yâ­sîn'in okunması, ölünün ameli olur. »
 
«İlim Allah nezdindedir, amma ben = Tîbî derim ki: Bu süre sonuna kadar, imanın aslî delilleriyle ve ulemânın kitablarında îrâd ettikleri nübüvvet gibi tüm meseleler, dualar ve duaların keyfiyeti, geçmiş üm­metlerin ahvâli, ne gibi sonuca vardıkları, kaderin is­batı, kulun kendi eliyle yapageldiği işlerin dahi Allah Teâlâ'ya dayandırılması, Tevhîdin isbatı, ortak ve şirkin nefyi, kıyametin alâmetleri, haşir için ruhların bedenlere iadesi meselesi, haşir meydanında topla­nılması, hesabı, ceza yahud mükafatı, hesabdan sonra da cennet veyahud cehenneme varılmasıyla kuşatılmakta olmasından dolayı okunur bu Sûre-i Şerîf; tâ ki ölecek kimse uyarılmış olsun.»
 
Şâfiî ulemâsından Hafız İbnu Hacer ve İmam Aynî'nin şeyhinin şeyhi olan Tîbî ve İmam Aynî kendisi şöyle demektedirler: «Ahmed bin Hanbel'in tah­ric ettiği hadîs-i şerîften, dirilerin, ölülerine vermiş ol­dukları sadakalarının caiz olması ve ölünün de bundan faydalanması anlaşılmaktadır. Nitekim İmam Ahmed'in, Abdullah bin Amr'dan tahric ettiği bir hadiste de, Amr bin Âs: “Babam Âs bin Vâil, cahiliyye devrinde yüz devenin boğazlanmasını adamıştı. Kardeşim Hişâm bin Âs da, elli deve civarında bo­ğazlamıştı. Acaba babam Âs'a faydası olur mu?” diye sordu.
Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem:

اَمَّا اَبُوكَ فَلَوْ اَقَرَّ بِالتَّوْحِيدِ فَصُمْتَ وَتَصَدَّقْتَ عَنْهُ نَفَعَهُ ذَالِكَ

H.49: “Amma baban, Tevhîdi ikrâr etmiş olsaydı, bu sebeble ondan bedel oruç tutmuş, sadaka vermiş olsaydın, bu ona fayda verirdi.” buyurdu.

Yine İbnu Mâkûlâ'nın, senediyle Enes'ten tahric ettiğine göre Enes radıyallahu anhu şöyle anlatmıştır:
Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem'den: “Bizler ölülerimize dua ediyoruz, onlardan bedel sadaka veriyoruz, hac yapıyoruz. Yaptığımız iş onlara ulaşır mı?” diye sordum.
Bunun üzerine Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

اِنَّهُ لَيَصِلُ اِلَيْهِمْ وَ يَفْرَحُونَ بِهِ كَمَا يفْرَحُ اَحَدُكُمْ بِالهَدِيَةِ

H.50: “Gerçekte yapmış olduğunuz iş on­lara ulaşır ve bu sebeble ölüler de o işle çok sevinirler; nitekim sizden biriniz, aldığı hediye sebebiyle sevindiği gibi.”»