بِسْمِ اللهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Dini ve İLmi ARAştırmalar Merkezi

Hucurat 17 Tevbe 11

Akabe Gecesi’nde Mekke’de Ensardan yetmiş kişi Rasûlullah sallalahu aleyhi ve sellem’e bey’at ettikleri zaman, içlerinden Abdullah bin Revaha’nın:

“Ya Rasulallah, Rabb’in için ve kendin için dilediğin şeyi şart koş” demesi üzerine Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem: “Rabb’im Azze ve Celle’ye, Kendisine ibadet etmenizi ve hiçbir şeyi O’na eş tutmamanızı şart koşarım. Kendim için de, nefslerinizi ve mallarınızı koruduğunuz her türlü tehlikeden Beni de korumanızı şart koşarım” buyurdu. Tekrar: “Böyle yaparsak bize ne var?” diye sordular. Nebi sallallâhu aleyhi ve sellem: ……….. “Cennet var” buyurdu.

“Alışveriş kara geçmiştir. Ahid = Sözleşmemizi bozmak istemeyiz = dönülmesini istemeyiz” dediler.

Diğer bir hadis-i şerifte Ensarın liderlerinden Ebu Emame Es’ad bin Zürare Peygamber sallallâhu aleyhi ve sellem’e: “Ya Muhammed, sallallâhu aleyhi ve sellem, Rabb’in için ne diliyorsan iste. Sonra kendin ve ashabın için ne diliyorsan iste. Sonra istediğini işlediğimiz takdirde Allah’ın nezdinde bize ne gibi sevab ve sizin üzerinizde ne gibi haklarımız olacağında bizi haberdar et” demesi üzerine Peygamber sallallâhu aleyhi ve sellem:

H.2- “Rabb’ime Kendisi’ne hiçbir eş koşmaksızın ibadet etmenizi isterim. Kendim ve ashabım için de, bizi barındırmanızı, bize yardım etmenizi, kendinizi korumuş olduğunuz şeylerden bizi de korumanızı isterim” diye cevab verince Es’ad bin Zürare söz alarak   “Peki bunu işlediğimizde bize ne var?” diye sordu. Bunun üzerine: ……… “Cennet vardır” diye buyurdu.

Görüldüğü üzere Peygamber sallallâhu aleyhi ve sellem, bey’atle güven alıp güven vermekte dünya namına hiçbir şey şart koşmamış; bütün amaçları ahiretteki cennete bağlamak üzere sözleşmiştir, güven verip güven almıştır. Ve nitekim ayet-i kerimede de: “Habibim deki: Müslümanlığınızı başıma kakmayın. Bilakis, sizi imana hidayet ettiği için Allah size minnet eder. Eğer doğrulardan iseniz Allah’a şükretmeniz gerekir El Hucurat Suresi ayet:17) diye buyrulmaktadır.

 

Allah Teala da, Akabe Gecesi’nde Ensar’ın Peygamber sallallâhu aleyhi ve sellem’le yapmış olduğu bey’atini tasdik ederek: ……… “Şübhesiz ki, Allah, hak yolunda savaşarak düşmanları, nefsin arzularını ve savaşta kafirleri öldürmekte, kendileri de öldürülmekte olan Mü’minlerin canlarını ve mallarını “kendilerine cennet vermek mukabilinde- satın almıştır. O’nun Tevrat’ta, İncil’de ve Kur’an’da zikrolunan bu va’di, Nezdi’nde sabit bir haktır…” (Et-Tevbe Suresi ayet:111) diye buyurdu.

Allah Teala’ya eş koşan yahud farz ibadetleri inkar eden kişi, Allah Teala’ya vermiş olduğu güveni bozmuş olur. Dolayısıyla Allah’ın güveni altından çıkmıştır. Şirke düşen yahud Allah Teala’nın farz kıldığı şeyleri inkar eden, ebedi; gevşeklikle terkeden -afuv olmazsa- muvakkat cezasını çekecektir.

Peygamber’in hayatında, Peygamber’i ve ashabı barındırmak, onlara yardım etmek, kendi nefsini koruduğu gibi onları korumak, iman şartında olduğu gibi, vefatından sonra da Peygamber’in sünnetini yani şeriatini korumak, ashabının şerefini korumak ve onların isimlerini “radıyallahu anhu” demekle anmak, kendilerine dua etmek, iman şartlarındandır. [35/s.11-15]