HADİS:38_Zikir ehli
اِنَّ لِلّٰهِ مَلاَئِكَةً سَيَّاحِينَ يَطُوفُونَ فِى الطُّرُقِ يَلْتَمِسُونَ اَهْلَ الذِّكْرِ فَاِذَا وَجَدُوا قَوْمًا يَذْكُرُونَ اللّٰهَ تَعَالَى تَنَادَوْا هَلُمُّوا اِلَى حَاجَتِكُمْ فَيَحُفُّونَهُمْ بِاَجْنِحَتِهِمْ اِلَى سمَاءِ الدُّنْيَا فاِذَا تَفَرَّقُوا عَرَجُوا اِلَى السَّمَاءِ فَيَسْئَلُهُمْ رَبُّهُمْ وَهُوَ اَعْلَمُ بِهِمْ مِنْ اَيْنَ جِئْتُمْ فَيَقُولُونَ جِئْنَا مِنْ عِنْدِ عِبَادِكَ فِى الاَرْضِ فَيَسْئَلُهُمْ رَبُّهُمْ وَهُوَ اَعْلَمُ بِهِمْ مَا يَقُولُ عِبَادِى فَيَقُولُونَ يُسَبِّحُونَكَ وَيُكَبِّرُونَكَ وَيَحْمَدُونَكَ وَيُهَلِّلُونَكَ وَيُمَجِّدُونَكَ فَيَقُولُ هَلْ رَاَوْنِى فَيَقُولُونَ لاَ وَاللّٰهِ مَا رَاَوْكَ فَيَقُولُ كَيْفَ لَوْ رَاَوْنِى فَيَقُولُونَ لَوْ رَاَوْكَ كَانُوا اَشَدَّ لَكَ عِبَادَةً وَاَشَدَّ لَكَ تَمْجِيدًا وَاَكْثَرَ لَكَ تَسْبِيحًا فَيَقُولُ فَمَا يَسْئَلُونِى فَيَقُولُونَ يَسْئَلُونَكَ الجَنَّةَ فَيَقُولُ هَلْ رَاَوْهَا فَيَقُولُونَ لاَ يَا رَبُّ فَيَقُولُ كَيْفَ لَوْ رَاَوْهَا فَيَقُولُونَ لَوْ اَنَّهُمْ رَاَوْهَا كَانُوا اَشَدَّ عَلَيْهَا حِرْصًا وَاَشَدَّ لَهَا طَلَبًا وَاَعْظَمَ فِيهَا رَغْبَةً قَالَ فَمِمَّ يَتَعَوَّذُونَ فَيَقُولُونَ يَتَعَوَّذُونَ مِنَ النَّارِ فَيَقُولُ هَلْ رَاَوْهَا فَيَقُولُونَ لاَ وَللّٰهِ يَا رَبُّ مَا رَاَوْهَا فَيَقُولُ كَيْفَ لَوْ رَاَوْهَا فَيَقولُونَ لَوْ رَاَوْهَا كَانُوا اَشَدَّ مِنْهَا فِرَارًا وَاَشَدَّ لَهَا مَخَافَةً قَالُوا وَيَسْتَغْفِرُونَكَ فَيَقُولُ اُشْهِدُكُمْ اَنِّى قَدْ غَفَرْتُ لَهُمْ وَاَعْطَيْتُهُمْ مَا سَئَلُوا وَاَجَرْتُهُمْ مِمَّا اسْتَجَارُوا فَيَقُولُ مَلَكٌ مِنْهُمْ فِيهِمْ فُلاَنٌ عَبْدٌ خَطَّاءٌ لَيْسَ مِنْهُمْ اِنَّمَا مَرَّ لِحَاجَةٍ فَجَلَسَ فَيَقُولُ وَلَهُ قَدْ غَفَرْتُ هُمُ القَوْمُ لاَ يَشْقَى بِهِمْ جَلِيسُهُمْ
“Şübhesiz Allah Teâlâ'nın birtakım seyyar melekleri vardır. Bunlar, yolda dolaşıp zikir ehlini ararlar. Allah Teâlâ'yı zikreden bir cemaati buldukları zaman: "Hadi ihtiyaclarınızı almaya hazır olun." diye çağrışırlar. Akabinde dünya semâsına kadar toplanırlar, kanatlarıyla onları kuşatırlar. Nihayet cemaat birbirinden ayrıldıkları zaman, semâya yükselirler. Rabb'leri onlardan daha bilgin olduğu halde sorar: “Nerden geliyorsunuz?” Onlar da:
“Yerde hakîkî kulların nezdinden geliyoruz.” derler. Rabb'leri onlardan daha bilgin olduğu halde sorar:
“Kullarım ne diyorlardı?” Onlar da:
"Subhânallah” demekle Sen'i tesbih ediyorlardı. “Allâhu Ekber” demekle Sen'in yüceltiyorlardı. “Elhamdu Lillâh” demekle Sen'i övüyorlardı. "Lâ ilâhe illallah" demekle Sen'i birliyorlardı. “Yâ zel'Celâli vel'İkrâm” demekle ululuk ve azametini itiraf ediyorlardı.” Rabb Teâlâ:
“Onlar Ben'i görmüşler mi?” Melekler:
“Hayır, Vallâhi Sen'i görmemişler.” Rabb Teâlâ:
“Şayed Ben'i görselerdi nasıl?” Melekler:
“Eğer onlar Sen'i görselerdi, daha fazla ibadet edecek, daha fazla hamd-u senâda bulunup Sen'i yüceltip tenzih edeceklerdi.” Rabb Teâlâ:
“Onlar Ben'den ne diliyorlar?” Melekler:
“Cennetini.” Rabb Teâlâ:
“Onu görmüşler mi?” Melekler:
“Hayır ya Rabb.” Rabb Teâlâ:
“Ya görselerdi nasıl?” Melekler:
“Eğer onu görselerdi, üzerine daha fazla hırslanıp şiddetle taleb edecekler ve daha büyük isteklerde bulunacaklardı.” Rabb Teâlâ:
“O halde neyden kaçıp Ban'a sığınırlar?” Melekler:
“Ateşten kaçıp San'a sığınırlar.” Rabb Teâlâ:
“Onu görmüşler mi?” Melekler:
“Hayır Vallâhi ya Rabb! Görmemişler.” Rabb Teâlâ:
“Acaba onu görselerdi, nasıl?” Melekler:
“Eğer görselerdi, daha fazla ondan kaçar ve daha fazla korkarlardı. Bir de Estağfirullah demekle günahlarının bağışlanmasını dilerlerdi.” Rabb Teâlâ:
“Siz şahid olunuz. Ben onları mağfiret ettim. İstediklerini verdim ve onları mükafatlandırdım.” buyurur. Onlardan bir melek:
“İçlerinde filan var idi; o çok hata işleyen bir kuldur ve onlardan değildir; ancak ihtiyacından dolayı uğramıştı da artık oturdu.” der. Bunun üzerine Allah Teâlâ buyurur ki:
“Onu da mağfiret ettim. Onlar öyle bir kavim = cemaattir ki, onlarla düşüp kalkan aslâ şakî olmaz.” buyurmasıyla da en geniş manasıyla zikre ve zikir halkalarında bulunmaya teşvik etmiştir.