بِسْمِ اللهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Dini ve İLmi ARAştırmalar Merkezi

Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem

Peygamber’e uymak da, üç hayrlı asırda yaşayan ashab, tabiin ve tebe’i tabiin tarafından tesbit edilmiş, sened ve tevatürle zamanımıza ulaşan dine uymayı gerektirir.
يَٓا اَيُّهَا الْمُدَّثِّرُۙ قُمْ فَاَنْذِرْۙ
  “Ey elbisesine bürünmüş Habibim; kalk; kafirleri inzar et” ( El-Müdessir Suresi ayet 1-2) emr-i şerifine uyarak Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem, insanlara,
a-İlk kez şirk ve müşrikin, küfür ve kafirin, nifak ve münafıkın, gösteriş ve mürainin, zulmün ve zalimin bırakılmasını emreder ve itaati yani Allah Teala’nın yasaklarından sakınılması yollarını gösterirdi.
b-   وَرَبَّكَ فَكَبِّرْۙ  “Yüce isim ve sıfatlarıyla Rabb’ini yücelt” ( El-Müdessir Suresi ayet 3) emr-i şerifine uyarak Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem, ikinci kez, imanla teslim olan ashabına Allah Subhanehu ve Teala’nın isimlerini, isimlerinin manalarını, sıfatlarını ve hükümlerini, ibadet gibi emrlerinin gerektirdiği vazifelerin yapılma keyfiyetini öğretirdi ve ehemniyetle ferde mahsus, topluma mahsus, vakte mahsus, yere mahsus zikir ve dualara teşvik ederdi.
c-  وَثِيَابَكَ فَطَهِّرْۙ    “Elbiselerini temizle” ( El-Müdessir Suresi ayet 4) emr-i şerifine de uyarak :  ……………………………….   “Allah’tan başka hiçbir ma’bud olmadığına ve Benim de hakikaten Allah’ın Rasulü olduğuma şehadet etmeniz, huşu’ ile beş vakit namazınızı ta’dil-i erkan üzere kılmanız, ihlas üzere zekatı müstehaklarına vermeniz, söz dnleyip boyun eğmeniz, iş başına gelen ehliyetli kimseyle asla çekişmemeniz, kendiniz ve ehlinizi her zarardan koruduğunuz gibi Beni ve ehlimi de her zarardan korumanız üzerine Bana bey’at etmenizi = sözleşmenizi isterim” (H.21: İbnu Sa’d et -Tabakat-ül-Kübra c.3 s.609, ed-Dürr-ül-Mensur c.4 s.294) buyurmasıyla Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem, üçüncü kez,
İman ve İslam üzerine kendisine bey’at eden Müslümanlara, kendilerini, iyal ferdlerini, mallarını her türlü zarardan korudukları gibi, hayatındayken zat-ı şerifini, sonrasında ise sünnet = din ve şeriatini korumalarını,
Aynı zamanda Müslümanların, herhangi bir insana verilen sözlerinde ve yaptıkları sözleşmelerinde sebat etmeleri; çekişmeksizin Müslüman amirin sözünü dinlemeleri ve boyun eğmeleri; İsar, yani kendileri muhtaç olsa bile Müslüman kardeşlerinin ihtiyacını gidermeye koşmaları, yani kendilerine istedikleri ve razı oldukları her hakkı Müslüman kardeşlerine vermeleri ve rahim sılasında bulunmaları üzere birbiriyle dahi kardeşlik bey’ati yapmalarını şart koşardı.
İman, İslam, ihlas üzere yapılan her iki bey’atin, aynı bey’atlerin gerektirdiği hakların, diğer ifadeyle temel güzel ahlakın üzerine sebat etmelerini emrederdi.
Müslümanların, kendilerini, huşu’ içerisinde ta’dil-i erkanla beş vakit farz namazı kılmalarına, mümkün olduğu kadar sünnet-i müekkede olarak farz namazlarını birlikte cemaatle kılmalarına, farz zekatlarını müstehaklarına vermelerine, nafile olarak da güçleri nisbetinde mümkün mertebede sadaka vermelerine alıştırmalarını emrederdi.
d-   اِنَّ اللّٰهَ يَأْمُرُكُمْ اَنْ تُؤَدُّوا الْاَمَانَاتِ اِلٰٓى اَهْلِهَاۙ وَاِذَا حَكَمْتُمْ بَيْنَ النَّاسِ اَنْ تَحْكُمُوا بِالْعَدْلِۜ “Gerçekte Allah size, emanetleri ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emreder….” (En-Nisa Suresi ayet 58) emri şerifine uyarak:
…………..  “İyiye de kötüye de İslami üç hak ödenmektedir:
(a)Rahim sılası, iyiye de kötüye de yapılmaktadır.
(b)Emanetler, iyiye de kötüye de ödenilmektedir.
( c) İyi için de kötü için de verilen söz ve sözleşmeler yerine getirilmektedir.” (H.22: Musannef-i İbni Ebi Şeybe c.7 s.612, Şuab-ul-İman c.4 s.327 h.n.5282) buyurmasıyla Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem, dördüncü kez,
İhlas, teslim ve sevğinin gereği olmak üzere, ehliyetli kimseleri iş başına getirmeleri, iş başına gelen ehliyetli kimseyle asla çekişmemeleri, emaneti teslim ettikleri Müslüman amirin sözünü dinlemeleri, farzlarda farz olarak boyun eğmeleri, soy ve neseb olarak yakını uzağı tanımaksızın Allah ve O’nun Rasulü’nün adil hükmünü icra etmeleri olmak üzere dört hasleti şart koşardı.
……………..   “a-Kendisi’ne hiçbir şeyi eş etmediğin halde bütün ibadetlerini Allah’a tahsis etmekte sebatla devam et.
b-Allah Teala’yı görür gibi O’nun için dinine dünyana çalış
c-Kendini ölüler içerisinde say. Ebedi hayata kendini hazırla.
d-Her taş ve her ağacın yanında Allah Teala’yı zikret, an.
e-Hasbelbeşer bir kötülük işlediğin zaman, akabinde bir iyiliği yap: Gizlisini gizli iyilikle, aşikarını aşikar iyilikle.” (H.23 Şuab-ul-İman c.1 s.405 h.n.548……)
 
   وَالَّذ۪ينَ اجْتَنَبُوا الطَّاغُوتَ اَنْ يَعْبُدُوهَا وَاَنَابُٓوا اِلَى اللّٰهِ لَهُمُ الْبُشْرٰىۚ فَبَشِّرْ عِبَادِۙ     اَلَّذ۪ينَ يَسْتَمِعُونَ الْقَوْلَ فَيَتَّبِعُونَ اَحْسَنَهُۜ اُو۬لٰٓئِكَ الَّذ۪ينَ هَدٰيهُمُ اللّٰهُ وَاُو۬لٰٓئِكَ هُمْ اُو۬لُوا الْاَلْبَابِ   “Onlar ki tağuta ibadet etmekten uzak kalırlar; zikir, ibadet ve dualarında sinir sisteminin bütün kıvılcımlarıyla Allah’a dönerler: İşte kendilerine müjdeler vardır. Habibim, bundan böyle söz dinleyip en güzeline uyan kullarımı müjdele. Ve onlar öyle zevatlardır ki, Allah kendilerine doğru yolu göstermiş, gösterdiği yolda yürütmüştür; ve hiç şübhesiz onlar halis ve tertemiz akıl sahiplerinin ta kendileridir.” (Ez-Zümmer Süresi ayet 17-18) buyrulan ayet-i kerimeyle Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem, imanı, ihlası, teslimi ve sevgiyi taşıyan bey’atin akabinde:
a-Allah’a itaat ederek tağutu = şirk ve müşriki, küfür ve kafiri, nifak ve münafıkı, gösteriş ve müraiyi, zulmü ve zalimi ve her türlü ma’siyeti dimağdaki akılla bırakan,
b-Rabbi’nin rızasını amaçlayarak ihlas, teslim, sevgi üzere her türlü karışımdan özleşen kalblerindeki salim akılla iman eden,
c-Allah Subhanehu ve Teala’nın isimlerini, sıfatlarını, hükümlerini, her türlü karışımdan arınan kalbi şuurla öğrenen,
d-ibadet, zikir, dua ve yalvarışa ehemniyet vermek üzere zikir ve yalvarış anında bütün kıvılcımlarıyla, müdrik akılları her türlü karışımdan süzülüp özleşen ve maddenin iç yüzünü gören üstün şuur ve sinir sisteminin tümüyle Rabb’ine yönelen şerefli ashab-ı kiramın ve kıyamete kadar ashab-ı kirama uyarak bey’ati üzere sebat eden Mü’minleri müjdelerdi.
Bütün bunlarla hasbelbeşer bir günah işlenmesi takdirinde tevbe istiğfarla Rabb’lerine dönmelerini emreder; tevbe istiğfarla Rabb’lerine dönenleri de,
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا تُوبُٓوا اِلَى اللّٰهِ تَوْبَةً نَصُوحاًۜ عَسٰى رَبُّكُمْ اَنْ يُكَفِّرَ عَنْكُمْ سَيِّـَٔاتِكُمْ وَيُدْخِلَكُمْ جَنَّاتٍ تَجْر۪ي مِنْ تَحْتِهَا الْاَنْهَارُۙ يَوْمَ لَا يُخْزِي اللّٰهُ النَّبِيَّ وَالَّذ۪ينَ اٰمَنُوا مَعَهُۚ نُورُهُمْ يَسْعٰى بَيْنَ اَيْد۪يهِمْ وَبِاَيْمَانِهِمْ يَقُولُونَ رَبَّـنَٓا اَتْمِمْ لَنَا نُورَنَا وَاغْفِرْ لَنَاۚ اِنَّكَ عَلٰى كُلِّ شَيْءٍ قَد۪يرٌ    “Ey iman edenler! Samimi ve gerçek bir dönüşle Allah’a dönün; olur ki Rabb’iniz kötülüklerinizi örter ve sizi altlarından ırmaklar akan cennetlere sokar. O gün Allah, Peygamberi’ni ve iman edip Onunla beraber olanları rüsva etmeyecek; hatta onların nurları önlerinde ve sağlarında koşacaktır: “Ey Rabb’imiz! Bizim için nurumuzu = iman servetimizi, dinimizin hakim olunmasını, izzet ve şeref derecelerimizi tam kemaline erdir, bizlere mağrifet et: Gerçekte Sen her şeye kadirsin” diyecekler.” (et-Tahrim Suresi ayet 8) ve
   اَلتَّٓائِبُونَ الْعَابِدُونَ الْحَامِدُونَ السَّٓائِحُونَ الرَّاكِعُونَ السَّاجِدُونَ الْاٰمِرُونَ بِالْمَعْرُوفِ وَالنَّاهُونَ عَنِ الْمُنْكَرِ وَالْحَافِظُونَ لِحُدُودِ اللّٰهِۜ وَبَشِّرِ الْمُؤْمِن۪ينَ   “Allah’ın gerçek kulları, tevbe etmek, ibadet etmek, zikirle hamdetmek, oruç tutmak, cihad etmek, rüku’ etmek, secde etmek, insanlara iyiliği emretmek ve kötülükten vazgeçirmeye çalışmak, Allah’ın sınırlarını korumak vasıflarında sebat ve devam edenlerdir. Ve Sen bu gerçek Mü’minleri cennetle müjdele.” (Et-Tevbe Suresi ayet 112) buyrulan ayet-i kerimeler ile müjdelerdi. (21/s.32-38)