HADİS NO:4_Kitablara İman
İmam Ahmed ve Beyhakî'nin tahric ettikleri, Câbir radıyallâhu anhu’dan gelen bir hadîs-i şerîfte Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem'in buyurduğu:
أمُتَهَوِّكُونَ اَنْتُمْ كَمَا تَهَوَّكَتِ اليَهُودُ وَالنَّصَاَرى لَقَدْ جِئْتُكُمْ بِهَا بَيْضَاءَ نَقِيَّةً وَلَوْ كَانَ مُوسَى حَيّاً مَا وَسِعَهُ اِلاَّ اتِّبَاعِى
H.4: “Yahûdiler ve Nasrânîler kitablarını, nebîlerinin sünnetini arka plana almaktan şaşırdıkları gibi mi şaşırıyorsunuz?
Andolsun hakîkaten Ben, o apaçık ve tertemiz olan dinla size geldim. Eğer Mûsâ sağ olsaydı, Bana uymaktan başka çare bulamazdı.”
Allah Teâlâ tarafından seçkin insanlara meleğin vasıtasıyla inen bütün kitablar haktır. Kur'ân'a iman etmek, bütün kitablara iman etmek demektir, çünkü geçmiş bütün kitabları tasdik edici ve manalarını kuşatıcı bir kitabdır. Kitablardan Mûsâ Peygamber'in Tevrat'ı, Îsâ Peygamber'in İncil'i ve Davud Peygamberin Zebur'unu ve İbrahim Peygamber aleyhimussalâvatu vetteslîmât'ın kitablarını ve diğerlerini tasdik etmeyi emretmiştir Kur'an.
Şu anda Kur'ân-ı Hakîm'den başka herhangi bir yolla, Tevrat, İncil, Zebur ve diğer suhufları öğrenmek imkansızdır. Çünkü zamanın geçişiyle bunların tahrîfinde şübhe kalmamıştır.
Hazreti Muhammed sallallâhu Teâlâ aleyhi ve sellem gibi sadık ve masum yoktur. Ondan, diğer kitabları kuşatan Kur'an, tevatür ve senedle zamanımıza ulaşmıştır. Tevâtür, ilm-ul-yekîni gerektiren bir hüccettir, delildir.
Hâsılı, kitablara inanmanın manası, kitabların, Kur'ân'ın hükümlerinin hak olduğuna, kâfi geldiğine inanmaktır. Asr-ı Saadetten sonra yaşayan hristiyan ve yahudi bilginleri, kendi kitablarına inanmış olsalardı, Hazreti Muhammed sallallâhu aleyhi ve sellem'den, yeniden kitablarını öğreneceklerdi.