İmanın hakikatleri yani imanı oluşturan cüzler, Alkame radıyallahu Teâlâ anhu'nun hadisinde belirtildigi üzere yirmi haslettir:
Alkame bin el-Halis radıyallahu Teâlâ anhu diyor ki:
Kavmimden yedi arkadaşımla birlikte Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem'in yanına vardık; Rasulullah'a selam verdik, selamımızı döndürdü, bizimle konuştu, konuşmamızı beğendi, bize:
H19: "Ne vasıftasınız?"
Ben = Alkame: "Mü’miniz."
Rasulullah: "Her bir sözü, oluşturan cüzleri var; imanınızı oluşturan cüzler nelerdir?"
Alkame: "On beş haslettir; beşini Sen bize emrettin; beşini gönderdiğin davetçi bize emretti; beşi de cahiliyye devrinde onlarla ahlaklandığımız hasletlerdir ve biz şu ana kadar o hasletler üzerinde devam etmekteyiz, bizi o hasletlerden sakındırsan o başkadır."
Rasulullah: "Benim size emrettiğim beş haslet nelerdir?"
Alkame: "Senin bize:
1-Allah'ın Varlığına, Birliği’ne, kemal sıfatlarına,
2-Meleklerin varlığına,
3-Kitabların hükümlerinin hak olduğuna,
4-Rasullerine,
5-Hayr ve şerrin Allah Teâlâ'nın hüküm ve takdiriyle olduğuna inanmamız, diye emrettiğin hasletlerdir."
Rasulullah: "Gönderdiğim davetçilerimin size emretmiş olduğu beş haslet nelerdir?"
Alkame: "Gönderdiğin davetçilerinin bize:
6-Allah'tan başka azabından korkulan, zatıyla yahud nimetiyle sevilen ve Rabb olması sebebiyle tapınılan hiçbir ma'bud olmadığına, Allah'ın Bir olduğuna, şeriki olmadığına, Senin de gerçekte Allah'ın Kulu ve Rasulu olduğuna şehadet etmemiz,
7-Beş vakit namazı ta'dil-i erkan üzere kılmamız,
8-Farz olan zekatı müstehaklarına ödememiz,
9-Ramazan orucunu tutmamız,
10-Ona yol bulsak Beyt-i Muazzama'yı haccetmemiz, diye emrettikleri hasletlerdir."
Rasulullah:
"Cahiliyye devrinde onunla ahlaklanmış olduğunuz hasletler nelerdir?"
Alkame:
11-"Bolluk zamanında şükretmek,
12- bela anında sabretmek,
13- karşılamalarda sözleşmeye bağlı doğruluk,
14- hüküm ve takdirin acılığına razı olmak,
15- düşmanımızın başına gelen musibet sebebiyle sevinmemek olmak üzere beş haslettir.”
Rasulullah:
"Hak batıl arasını ayırt eden zekilerdir; güzel ahlakla edeblenenlerdir; şereflendikleri hasletlerden dolayı neredeyse nebi olacaklardır." Ve bize tebessüm ederek:
"Hayrlı hasletlerin keml bulması için Ben de size beş hasleti daha tavsiye ederim:
Yiyemeyeceğiniz bir malı toplamayın;
içinde oturmayacağınız bina yapmayın;
yarın ondan göç edeceğiniz yahud ayrılacağınız şeylerde yarışmayın;
yarın huzurunda toplanacağınız ve yanına gideceğiniz Ulu Allah'ın azabından korkun, emrlerini yerine getirin, yasaklarından sakının;
son varacağınız ve onda ebedi kalacağınız yeri taleb edin." diye buyurdu.
Yirmi cüzden oluşan iman, on hasletle keml bulur:
1-Varlığı’nın ve Birliği'nin hak ve gerçek olduğu kalben tasdik edilen = can-ı gönülden, hak ve gerçektir diye karar verilen, hükmedilen Zatın huzurunda "kalbi vukuf"la dikilmek; diğer ifadeyle görürcesine kendini Allah Teâlâ’nın kontrolu altında bulundurmak, yani daimi surette Allah Teâlâ’nın Azameti'ni zihninde hazır bulundurmakla emrlerini yerine getirmek, yasakların terk etmek,
2-Tevhid: Hududlandırmaksızın Allah Teâlâ’nın Varlığının, Birliğinin hak ve gerçek olduğunu, hakiki fail olduğunu, her şeyi var etmesini, yeşertmesini, yaşatmasını kalben tasdik etmek = can-ı gönülden, hak ve gerçektir diye karar vermek, hükmetmek,
3-Hayat, ilim, irade, kudret, semi' yani işitmek, basar yani görmek, kelam yani konuşmak, tekvin gibi kemal sıfatlarıyla vasıflamak,
4-Zat-ı Serif’i şanına layık olmayan tüm sıfatlardan tenzih etmek,
5-Allah Teâlâ’nın emrlerine tazim, yani yücelttiği şeyleri yüce inanmak, emrettiği şeyleri farz ve vacib, yasakladığı şeyleri haram, mekruh yani ğayri meşru’, diğer ifadeyle ma’rufu ma’ruf ve meşru’; münkeri, münker ve ğayri meşru’inanmak,
6-İcad yani var etmek, imdad yani yeşertmek, yaşatmak, idare etmek yani dengesini korumak gibi Rububiyet sıfatlarından hiçbirisini hiçbir mahlukuna isnad etmemek,
7-Kabri, haşri, cenneti, cehennemi görür gibi gözönünde bulundurmak,
8-Allah Teâlâ’yı ve Allah Teâlâ’ya ibadet etmeyi, sevdiği enbiya'yı, ashabı, ardınca giden evliya'yı ve ulemayı sevmekle yaşamak,
9-Allah Subhanehu ve Teâlâ’nin rızasını, sevdiği enbiya'nın, ashabın, ardınca giden evliya ve ulemanın sevgisini engelleyen telkin ve suretlere bakmak gibi şeyleri sarf-ı nazar etmek,
10-Dikkatini Rabb'inin rızasının talebinde, emr ye yasaklarında toplamaktır.
Haya', vakar, güzel ahlak gibi şeyler, iman hakikatlerinden ayrılmaz İslami hasletlerdir.
Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem Harise adlı sahabeye hitaben:
H.20- "Ey Harise bin Nu’man, nasıl sabahlandın?" diye sordu
Harise radıyallahu Teâlâ anhu:
"Hak bir Mü’min olarak sabahlandım." dedi.
Rasulullah:
"Dediğine bak, dikkat et! İtikad olsun, amel olsun, ahlak olsun ?
Şübhesiz gerçek olan her bir şeyin bir hakikati vardır; o halde senin imanın hakikati nedir?"
yani: "İmanını oluşturan cüzler nelerdir?" diye sordu.
Harise:
"a-Hiçbir şek ve şübhenin şaibesi olmaksızın İslam Diniyle mutmain olduğum,
b-Nefsimi dünyevi bütün alakalardan kesmiş olduğum,
c-Gecemi uykusuzlukla yani teheccüdle, gündüzümü de susuzlukla yani oruçla geçirdiğim,
d-Rabbi’min Arşına açık olarak baktığım,
e-Cennetlilerin birbirlerini ziyaret etmelerine bakarak görmüşçesine umduğum,
f-Ateşte olanlara da, orada birbirinin tepesinde dönüp dolaştıklarına bakarak görmüşçesine korktugum halde sabahlandım." cevabını verince
Nebi sallallahu aleyhi ve sellem:
"Yekin derecesine varıp baktın: Bundan böyle bu vazife üzerinde devam et. Yekin derecesine varıp baktın: Bundan böyle bu vazife üzerinde devam et. O öyle bir kuldur ki, Allah kendisinin imanını kalbinde nurlandırmıştır." buyurdu.
Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem aynı soruyu Haris bin Malik radiyallahu Teâlâ anha da sormuş; Haris bin Malik de, Harise bin Nu'man gibi cevab vermiştir.
Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem:
H.21- "Nasıl sabahlandın ey Muaz?" diye Muaz bin Cebel radıyallahu Teâlâ anhu'dan da aynı soruyu sormuş;
Muaz: "Allah Teâlâ’ya can-ı gönülden iman ettiğim halde sabahlandım." diye cevab vermiştir.
Rasulullah sallallahu aleyhi ye sellem:
İtikad olsun, amel olsun, ahlak olsun "Şübhesiz gerçek olan her bir şeyin bir hakikati vardır =oluşturan cüzler vardır. O halde söylemiş olduğun sözünü doğrulayan şey nedir?" diye sormuş; Muaz radıyallahu Teâlâ anhu cevaben:
"Ya Nebiyyallah, sabahlandığım hiçbir sabah vakti yoktur ki, akşama yetişeceğimi; akşamlandığım hiçbir akşam vakti yoktur ki, sabaha yetişeceğimi; hatta adımladığım hiçbir adım yoktur ki, peşinde ikinci bir adım atacağımı zannetmiş olayım.
Sanki ben beraberinde nebileri yahud Allah’tan başka taptıkları putları olduğu halde akın akın gelen her milletin kendi lider ve davasına çağrıldığını, ateşlilerin azab gördüklerini, cennetlilerin sevab kazandıklarını görür gibi bakarım." demiş; bunun üzerine Rasulullah sallallahu aleyhi ye sellem:
"Bildin; bu vazifeye devam et." müjdesini vermiştir. Yani ma'rifet makamına ulaştın, demek istemiştir.