بِسْمِ اللهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Dini ve İLmi ARAştırmalar Merkezi

HADİS:28_Tevbe Şükür

Kudsî bir hadîs-i şerîfte:

قَالَ اللّٰهُ اذْكُرُونِى بِطَاعَتِى اَذْكُرْكُمْ بِمَغْفِرَتِى فَمَنْ ذَكَرَنِى وَهُوَ مُطِيعٌ فَحَقٌّ عَلَىَّ اَنْ اَذْكُرَهُ بِمَغْفِرَتِى وَمَنْ ذَكَرَنِى وَهُوَ لِى عَاصٍ فَحَقٌّ علىَّ اَنْ اَذْكُرَهُ بِمَقْتِى

“Ey kullarım! Siz emrlerimi yerine getirmek, yasaklarımdan sakınmakla Ben'i anın ki Ben de sizi mağfiretimle anayım.
Binaenaleyh kim emrle­rimi yerine getirmek ve yasaklarımdan sakınmakla boyun eğerse, hakîkaten o Ben'i anmıştır = zihninde yüceliğimi hazır bulundurmuş, hukukumu ödemiştir.
Ben de mağfiretimle onu anacağıma sabit bir va'dle söz vermekteyim.
Kim de zihninde yüceliğimi hazır bulundurmaksızın, haklarımı ödemeksizin isyanda devam ettiği halde Ben'i anarsa, onu da ğazabımla anmam, üzerimde sabit bir tehdid sözüdür.”
diye buyrulmaktadır.

Tevbe, geçmişte işlenilen günahlardan pişman olmak, gelecekte bir daha yapmamayı azimlemek, hali hazırdaاَسْتَغْفِرُ اللّٰهَ  "Estağfi­rullâh" diyerek Rabb'inden mağfireti dilemek, farz namaz ve oruc gibi ödenmesi mümkün olan, kaçırılan farzları kaza etmektir.

Şükür ise, Allah Teâlâ'nın bize eğirti olarak verdiği kulak, göz, dil, el gibi nimetleriyle O'na karşı gelmemektir.

Diğer ifadeyle şükür: Allah Teâlâ'nın bize eğirti olarak verdiği azalarımızı, Tevhîdin gerektirdiği vazifelerde çalıştırmaktır.