Fâtihâ Ayet:1-4
Şübhesiz Besmele'yle Fâtihâ'nın yarısına kadar, mükellef olan her insanın itikadını beyan eden kuşatıcı bir mukaddimedir. Ve ruhun derin merkezinde “Allah vardır.”, “Ahiret vardır.”, “Bütün amaçlar ahirete bağlanmaktadır.” kaziyeleri gizlenmektedir. Ve bu gizli hazine nimeti, başlangıç olarak İslam Dîninin bütün akîdelerini kuşatmaktadır. Her mü'min, iman rükünlerinden en kuvvetlisi olan Allah Teâlâ'nın Rubûbiyyetine inanılması ve ahiret gününün varlığına bütün amaçların bağlanması olmak üzere imanın iki rüknünü içtenlikle her beş vakit namazda dile getirmekle o gizli hazineyi ikrar ve itiraf eder. Şöyleki:
بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ “Allah'ın adıyla.” Yani “Tecellî etmesiyle gizli ve âşikâr nimetlerini Habîbi Muhammed sallallâhu aleyhi ve sellem'in üzerine akıtan ve Onun vasıtasıyla ulvî ve süflî bütün kainatı feyzyab eden ve bütün İlâhî isimlerini, âlî sıfatlarını bir araya getirip kuşatan, beni maddi ve manevi zarar ve tüm belalardan, âfâtlardan koruyan اَللّٰه = Allah İsmi'nin yardımıyla, bereketiyle başlarım. Zira O,
اَلرَّحْمٰن = Er-Rahman İsmi'yle umum mahluka gizli ve âşikâr nimetlerini göndermekte, özellikle Muhammed sallallâhu aleyhi ve sellem'i seçkin bir Peygamber olarak, bütün insanları bütün saadetlere ulaştırması için gönderdi ve
اَلرَّحِيم = Er-Rahîm İsmi'yle de hâssaten, âlî nimet olan şeriatine, sünnetine ittibâ' edene tecellî edecek; dünyada hem Onu hem ümmetini hidayet üzerine yürütecek, Sırât-i Müstakîm üzere sabit kılacak; yegane nimetinin tamamlanması için de, nimet diyarı olan cennetine sokacaktır.” demesiyle ve
اَلحَمْدُ لِلّٰهِ رَبِّ العَالَمِينَ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ مَالِكِ يَوْمِ الدِّينِ “Ezelden ebede kadar kimden, nerede, neye karşılık hamd = güzel, üstün övgüler meydana geldiyse, cümlesi, Rubûbiyet = Rabb olmak sıfatıyla âlemi yaratıp tedbir eden, kemâle erdiren Rabb'lerine mahsustur. Ki O, dünyada fazl-u kereminden
الرَّحْمٰن «Er-Rahmân» İsm-i Şerîfi'yle, yarattığı, tedbir ettiği âlemden rızkı peşinde koşturduğu her bir mahlûkuna celbetmek vesilelerini yaratmakta, rızkını = avını = besinini tanıtarak kendisini rızkına iletmekte, peşinde koşturtmakta; onun rızkını da kendisine iletmektedir.
الرَّحِيم «Er-Rahîm» İsm-i Şerîfi'yle de, dünyada içtenlikle Zâtı'na teslim = Dînine teslim olmakla ubûdiyetlerini izhar eden has kullarını, kendilerinden razı olabileceği amele iletmekte, onlara ameli tanıtmakta, dosdoğru yolda yürütmektedir. Ahirette ise, içtenlikle Zâtı'na teslim = Dînine teslim olmakla ubûdiyetlerini izhar eden has kullarını cennete ve içindeki nimetlere iletecektir.
مَالِكِ يَوْمِ الدِّينِ Ve O, hayra şerre mukabil = karşılık, mükafat vermek gününün yegane lutf-u kerem sahibi hükümdarı olması sebebiyle has kullarını cennete sokacak ve cennetin içindeki nimetlerini kendilerine tahsis ederek fazl-u kereminden nimetlerini onların peşlerine koşturacaktır. Aynı zamanda ceza olarak da, ceza vermek gününün yegane âdil hükümdarı olması sebebiyle kahrıyla âsileri cehenneme sokacak ve kendilerine tahsis ettiği ateş azabını dahi onların peşlerine koşturacaktır.» demesiyle dahi,
“Allah vardır.”, “Ahiret vardır.”, “Bütün amaçlar ahirete bağlanmaktadır.” gizli hazine olan kaziyelerini ilan eder. Aynı zamanda âlî Rabb Teâlâ'nın bilinmesinin, isim ve sıfatıyla olduğunu ve bundan böyle ibadete müstehak sadece Rabb-ul-âlemîn olduğunu, Kendisi'nden başkasının ma'bud olmaya ve Ulûhiyete müstehak olmayacaklarını, kavlen ve fiilen itiraf eder. Onun bu itirafıyla hem Tevhîd-i Ulûhiyet, hem Tevhîd-i Rubûbiyet, diğer ifadeyle ilmî Tevhîd, amelî Tevhîd, diğer ifadeyle hakîkî ve gerçek inanç sebebiyle ibadet gerçekleşmiş olur.[27/179,180]