بِسْمِ اللهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Dini ve İLmi ARAştırmalar Merkezi

HADİS NO:3_Ta'leb-ul-ilmi

Hicrî 743'te vefat eden, allâme, imam, müfessir ve hadislerin şerhinin keşşâfı, şeref-ud-dîn Hüseyn bin Muhammed bin Abdullah et-Tîbî eş-Şâfiî rahi­mehullah diyor ki: «Kâdı Beydâvî rahimehullâhu Te­âlâ dedi ki: “Farz ilimden murad, Allah Teâlâ'nın Vahdâniyeti'ne = Birliği'ne, Sâni'in ma'rifetine bağlı, öğrenilmesinden kulllara ondan başka çıkar yol olmayan ilimlerdir.
Aynı zamanda Rasûlü'nün nübüvvetine bağlı, namazın şekillerini bildiren ilimdir. Çünkü bütün bun­ların öğrenilmesi, her müslüman üzere farz-u ayn­dır.”
İbnu Mâce, Taberânî, Deylemî, Ebû Ya'lâ, Bey­hakî ve Bezzâr'ın tahric ettikleri, Enes radıyallahu anhu'dan 

                            طَلَبُ العِلْمِ فَرِيضَةٌ عَلَى كُلِّ مُسْلِمٍ

H.3:
“İl­min taleb edilmesi, her müslüman üzerine farzdır.”
mealindeki hadîs-i şerîfin manası da budur; bütün şârihlerin sözü, Kâdı Beydâvî rahimehullah'ın iza­hına bağlı kalmaktadır. طَلَبُ العِلْمِ “İlmin taleb edilmesi”nden murad da, farz ve vacib sayılabilecek umum farzların husûlünden, tâlib olan şahsın mertebesine muvafık, haline lâyık olarak dînini öğrenmesinin farz, vacib olduğuna i'lamdır.
    İş böyle olunca, her âlime = öğreticiye, bildiği ilmini, o ilme tâlib olana tahsis etmesi, namaz gibi farz-ı ayndır. Nitekim Hicrî 563'te vefat eden Şey­himiz Şeyh-ul-İslam Ebû Hafs Ömer bin Muhammed bin Abdullah es-Sehreverdî kuddise sırruh dedi ki: Farz olan ilmin ne olduğu hakkında ihtilaf edilmiş ve şöyle denilmiştir: “O ilim, ilm-i ihlas, nefsin âfetlerinin bilinmesi ve amelleri bozan şeylerin bilinmesidir. Çünkü ihlas, kendisiyle emredilendir. Nefsin aldat­ması, ğururu ve şehvetleri, emredilen ihlasın temelini harab eder. Bu sebeble bu ilmi bilmek farzdır.”
   “Hataraları ve bunların ayrıntılarını bilmek farz­dır. Zira hataralar, fiillerin menşeidir. Bu sayede me­leğin lemmesiyle şeytanın lemmesi arasındaki fark da bilinmiş olur.” da denildi.
    “O ilim, helalin bilinmesini taleb etmektir. Zira helal yemek farzdır.” da denildi.
   “O ilim, alış verişi, nikahı, talâkı bilmektir. İnsan, bunlardan bir şeye başlamayı istediği zaman, o şeyi bilmeyi taleb etmek kendisine farz olur.” da denildi.
   “O ilim, İslamın üzerine bina edildiği beş farzı bilmektir.” de denildi.
   “O ilim, nazar, istidlâl yahud nakil yoluyla ilm-i Tevhîdi taleb etmektir.” de denildi.
   “O ilim, ilm-i bâtını taleb etmektir. İlm-i bâtın, kendisiyle ilmin ziyadeleştiği yekîndir = tüm şübhe­lerden ârî kesin hükümle “Haktır.” demek kanaatine varmaktır. Ve o ilim, öyle bir ilimdir ki, salihlerin, Allah'a yakın olan zâhidlerin sohbetiyle kazanılır. Onlar, Nebî sallallâhu aleyhi ve sellem'in ilminin mirasçılarıdır.” da denildi.»
    Bunların hepsi doğrudur. Kişi hangi işe baş­larsa, o işle ilgili şer'î hükümlerin bilinmesi farz olur. Mesela alış verişe başlamadan önce, alış veriş hak­kında bilgi farz olmaz; bilfiil başlamak istediği anda farz olur. Böylece namaz, oruç, zekat. Mesela “Hac farzdır” diye bilmek, inanmak, iman etmekle birlikte farz olur. Hacca teşebbüs ettiği andan itibaren haccetmekle alâkalı bilgilerin öğrenilmesi farz olur. Evlilik de böyle.