بِسْمِ اللهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Dini ve İLmi ARAştırmalar Merkezi

HADİS:33_İslam

H.33: Bir adam Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sel­lem'e gelerek:

“Allah'ın yüzü hürmetiyle Senden sorarım: Rabb'imiz neyle Seni seçip bize göndermiştir?” Rasûlullah:

            بِالاِسْلاَمِ “İslamla.” Adam:

            “İslam nedir?” diye sorunca Rasûlullah'ın:

            اَنْ تُسْلِمَ وَجْهَكَ لِلّٰهِ وَاَنْ تُخْلِىَ لَهُ نَفْسَكَ

“İslam, Allah Teâlâ'nın Varlığı'na, Birliği'ne içtenlikle inanarak bütün kıvılcımlarınla Allah'a teslim olman ve O’nun için kalbini küfür, şirk ve nifaktan boşaltmandır.”
diye buyurduğu hadîs-i şerîfin hükmünce gerek namazın dışında ve gerekse namazın içinde şehadet kelimesini getirerek Tevhîde yani İslam Dînine inanan Muvahhid Mü'minin şehadeti; şirk ve müşriki, küfür ve kafiri, nifak ve münafıkı bırakmasını, İslam Dînine inancını bozacak söz ve hareketlerden sakınmasını, ihlas üzere ta'dîl-i erkanla namazı yerli yerinde kılmasını, her Mü'min kardeşinin malını, kanını, namusunu korumasını, helalini helal, haramını haram inanmasını gerektirir, yani farz kılar.
Çünkü

وَالَّذِينَ اجْتَنَبُوا الطَّاغُوتَ اَنْ يَعْبُدُوهَا وَاَنَابُوا اِلَى اللّٰهِ لَهُمُ البُشْرَى فَبَشِّرْ عِبَادِ الَّذِينَ يَسْتَمِعُونَ القَوْلَ وَيَتَّبِعُونَ اَحْسَنَهُ اُوٜلٰٗئِكَ الَّذِينَ هَدَاهُمُ اللّٰهُ وَاُوٜلٰٗئِكَ هُمْ اُوٜلُوا الاَلْبَابِ

“Habîbim! Tâğuttan ve tâğûta ibadet etmekten = şirk ve müşrikten uzaklaşarak Allah'a dönen Mü'min Muvahhid kullarımı müjdele:
Binaenaleyh Kur'an ve hadîsin hükümlerini dinleyerek iyiden iyiye öğrenip en güzeline uyan Muvahhid kullarımı müjdele.
Tâğutu ve tâğûta ibadet etmeyi bırakıp Allah'a dönen kimseler, Allah'ın kendilerini, gösterdiği doğru yolda yürüttüğü zevatların ta kendileridir.
Ve onlar, her türlü karışımdan zihinleri saflaşan, sâlim akıl sahible­rinin ta kendileridir.”
ayet-i kerîmesinin hükmünce:

a-Kalben Allah Teâlâ'nın Varlığı'na, Birliği'ne inanması, Muhammed'in de umum ins ve cinlere Peygamber olarak gönderilmesini tasdik etmesi,

b-Tasdik şartıyla Kelime-i Şehadeti söylemesi üzerinde sebat etmesi, yani küfre sebeb olacak söz ve hareketten sakınması,

c-Zarûret-i Dîniyyeden birisini inkar etmemesi,

d-Tâğutu, şirk ve müşriki  bırakması,

e-Kur'an ve hadîsin hükümlerini, tâğut ve müşriklerin hükümleri üzerine tercih etmesi olmak üzere beş şartla şehadet kelimesini getirenin, ancak küfür, şirk ve nifaktan, Tevhîde yani İslam Dînine imanı; riya, gösteriş ve bozgunluğa uğramaktan, ameli, ibadeti arınıp sadeleşir ve parlayıp kabul dergâhına ulaşır.

Aksi takdirde sayılan Tevhîde inanmanın beş şartından birisi olmaksızınاَشْهَدُ اَنْ لاَ اِلٰهَ اِلاَّ اللّٰهُ وَاَشْهَدُ اَنَّ مُحَمَّدًا عَبْدُهُ وَرَسُولُهُ “Eşhedu en lâ ilâhe illallah ve eşhedu enne Muhammeden Abduhu ve Rasûlühu.” diye mücerred dille şehadet kelimesinin söylenilmesi, iman etmeye kâfi gelmez.

Yani Tevhîde inanmanın beş şartını yerine getirmeksizin: “Allah Teâlâ'dan başka azabından korkulan, zâtıyla yahud nimetiyle sevilen ve Rabb olması sebebiyle tapınılan hiçbir ma'bûd olmadığına, kalbimle tasdik, dilimle ikrar ederek şehadet ederim.” demenin iddiası iman etmeye kâfi gelmez.

Aynı zamanda, kalbî tasdik ve inkar olmadığı halde mücerred dille şehadet kelimesinin söylenilmesi nifak; kalbî inkarla küfür; Allah Teâlâ'nın sıfatlarından birinin mahluka, noksan sıfatlardan birinin Allah Teâlâ'ya nisbet edilmesi şirk; kalbî tasdîki bozacak söz ve hareketlerin irtidad olması sebebiyle; Tevhîde inan­mayı ve Tevhîdin gerektirdiği hükümleri mahluka öğretip bildiren “Muhammed'in de Allah'ın Kulu ve Rasûlü olduğuna, kalbimle tasdik, dilimle ikrar ederek şehadet ederim.” diye iddia etmek yine Tevhîde yani İslam Dînine iman etmeye kâfi gelmez, demek istiyoruz.