7-Hadîs-i şerif_Vesile
İmam Münâvi diyor ki: Allah Tealâ insanların kalblerini kaplar gibi yapmıştır; kimisi hayra, kimisinin kalbi de şerre kaptır. Kalbi hayra kap olanlar emin insanlardır, sözü özü ve fiili birleşmiş insanlardır.
Nitekim bir hadîs-i şerifte de şöyle buyrulmuştur:إن لله تعالى عبادا اختصهم بحوائج الناس يفزع الناس إليهم في حوائجهم أولئك الآمنون من عذاب الله "Muhakkak Allah Teâla'nın bazı kulları vardır; özellikle onları insanların ihtiyaclarını gidermek için tayin etmiştir. Sair insanlar da ihtiyaclarında onlara sığınırlar. Onlar Allah Teálâ'nın azabından emin kimselerdir."
Şeyh Ahmed Gümüşhânevi diyor ki: Bu emin zevat dini veyahud dünyevî işlerde nimetin kullara ulaşmasına bulut gibi vesiledirler. Nimetin çoğalması için Allah Teâlâ ya nimeti verdiği, bunlara da, nimetin ulaşmasına vasıta kıldığı için şükür vacibdir. Kimisi dünya malına, kimisi ilme, kimisi Tevhid ve maneviyâtı başkalarına ulaştırmaya vesiledirler Kıyamette de Allah Teâlâ vesile kılmış olduğu zevatı nurdan minberler üzerinde oturtturacaktır.
Burada "istiğâse'nin meşrůiyeti anlaşılmıştır. Rahatlıkla deriz ki, Vahábiler vesileyi tanımadıkları için "Meded ya Şeyh Abdulkâdir!" yahud "Meded ya Rasûlallah!" sözlerini küfür saymışlardır. Cahil tasavvufçular Fail-i Hakîkî yi bilmedikleri için, her tesiri hatta hidayeti bizzat şeyhlerinden inanmışlardır. Bu evvelki fikirden daha beter bir tehlikedir. En doğrusu şudur: Hidayeti Allah Teála'ya isnad ettikten sonra ona şükrederiz. Veliyi, nebiyi de vasıta kıldığı için onu da severiz, vesilelik şükrünü de yaparız. Doğru ifadeyle, üstadı üstâdiyet için severiz. Çünkü üstadlık sıfatı Allah'ın verdiği nimettir. Binaenaleyh bu takdirde de Allah'ı sevmiş oluyoruz.[7/s.173]