بِسْمِ اللهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Dini ve İLmi ARAştırmalar Merkezi

Seyyid-ul-İstiğfar

Seyyid-ul-İstiğfar


اَللّهُمَّ اَنْتَ رَبِّى لاَ اِلٰهَ اِلاَّ اَنْتَ خَلَقْتَنِى وَاَنَاٜ عَبْدُكَ وَاَنَاٜ عَلَى عَهْدِكَ وَوَعْدِكَ مَا اسْتَطَعْتُ اَعُوذُ بِكَ مِنْ شَرِّ مَا صَنَعْتُ اَبُوءُ لَكَ بِنِعْمَتِكَ عَلَىَّ وَاَبُوءُ بِذَنْبِى فَاغْفِرْ لِى فَاِنَّهُ لاَ يَغْفِرُ الذُّنُوبَ اِلاَّ اَنْتَ*

diye “Seyyid-ul-İstiğfar”ı okumalıdır.

Yani: “Allâhumme! Sen Rabb'imsin:
Sen’den başka azabından korkulan, zâtıyla yahud nimetiyle sevilen ve Rabb olması sebebiyle tapınılan hiçbir ilah= ma’bud yoktur;
beni yarattın; ben de Sen'in kulunum.
Gücüm yettiği kadar ahdin va'dinin üzerindeyim = San’a verdiğim sözde sebat ederim.
Ve ibadet ve taatimin mukabilinde vereceğini va’dettiğin sevabı umarım.  
İşlediğim fenalıktan San’a sığınırım.
Sen’in, benim üzerimdeki nimetlerini itiraf eder, şükrederim.
Suç ve hatalarımı ikrar ederim.
Öyleyse beni mağfiretinle ört; çünkü Sen’den başka günahları örten yoktur.”
demektir.

Yani: “Allâhumme! Sen benim Rabb'im = ilim ve iradenle beni sıfır yokluktan var eden, kudretinle yeşerten, yaşatan, hükmünle belli bir nizama tâbi' tutan Ulu Zat'sın;
Sen'den başka
azabından korkulan, zâtıyla yahud nimetiyle sevilen ve Rabb olması sebebiyle tapınılan hiçbir ma'bûd yoktur.
Sen beni yoktan var ettin. Ben de Sen'in kulunum.
Ve gücüm yettiği kadar ben Sen'in ahdin = antlaşmanın ve gerçek va'dinin üzerinde sebat etmekteyim;
işledi­ğim şeylerin şerrinden San'a sığınırım.
Üzerimdeki nimetlerini itiraf ederim.
Azametine karşı işlediğim günahlarımı da itiraf ederim.
Binaenaleyh beni mağfiret et. Gerçek şu ki Sen'den başka günahları mağfiret eden = bağışlayan yoktur.”