İnsan beden ve ruh olmak üzere iki şeyden ibarettir:
Her hayvanda olduğu gibi insan bedeninin sinir sistemi içerisinde bir ruh vardır. Şer’i şerif bu ruha “nefs” ismini koymuştur.
İnsandaki hayvani ruh veya nefs, sair hayvanlar gibi, memleketi olan yerküresinde bulunan avını = yemini tabiatıyla tanır, aşırı istek ve arzusuyla taleb eder. Allah Teala da onu rızkına, rızkını kendisine iletir.
Bir de hayvani ruh yani nefsten farklı olarak insanda “ruh” vardır.
Ruh, garib bir kuş gibi alem-i emrden, diğer ifadeyle alem-i melekuttan aşağıya doğru sevkedilerek yine beden kafesinin sinir sistemi içerisinde girip nefsle birleşmiştir. Ancak nefsten farklı olarak ruh, irade ve idrak kuvvetlerine sahibdir. Ne var ki çay ve şeker suyla birleşmesi halinde “çay” ismini aldığı gibi, bedenin sinir sistemi içerisinde birleşen hayvani ve insani ruhlara da “nefs” denilmiştir.
Ruh, ğarib bir memlekete, bedenin kafesi içerisinde habse düşünce, asli olan vatanını hayal meyal hatırlar veyahut büsbütün unutmuş olur.
Vatanını unutan ruhlar, nefse esir olur, sair hayvanlar gibi hatta daha fazlasıyla çarçabuk gelip geçen dünya lezzetlerini tercih eder; artık korktuğu reise mi, nefsinin heva ve hevesine mi, sevdiği makam yahud hayat arkadaşına mı, beşeri ihtiyacına mı tapar; hasılı zavallı kimden korkarsa ona, neyi çok severse ona tapar, akıl ve iradesini o yolda harcar. Derken şirke düşer, küfre girer, nifakın fakında boğulur. Ayet-i kerimede:
“Hepsine, dünyayı isteyenlere de, ahireti isteyenlere de Rabb’inin ihsanından ayırt etmeksizin veririz. Rabb’inin ihsanı kısıtlanmış değildir.” (El-İsra’ Suresi ayet: 20) buyrulmaktadır.
Kimi ruh da bedenin kafesine girince, idrak etmezse de hayal meyal asli vatanını hatırlar, arar; artık esir olmaksızın nefsiyle çarpışır; ğah nefse istek ve arzularını icra ettirir, ğah nefs istek ve arzularını kendisine icra ettirir. İnsan iyiden iyiye düşünürse, içince bu çarpışmayı bulur. Dünyada görmüş olduğu üzere Allah Teala kimi insanı idareci, işveren, kimisini me’mur ve işçi, kimisini zengin, kimisini fakir, kimisini köle ve esir, kimisini güçlü ve serbest yapmıştır.
Ahirete nazaran da Allah Teala kimisini Mü’min ve fasık, kimisini Mü’min ve asi, kimisini Mü’min ve abid, kimisini halis ve Mü’min, kimisini Mü’min ve salih, kimisini Mü’min ve alim, kimisini Mü’min ve veli, kimisini Mü’min ve mürşid kılmış, hasılı kimisini öğrenci, kimisini de öğretici kılmıştır. Kimisine nimet vermiş, kimisine de nimete talib kılmıştır.