بِسْمِ اللهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Dini ve İLmi ARAştırmalar Merkezi

Tarikatlere İntisab ve Kemaliyetleri elde etmek usulü

Nisbet ve huzuru yani kemaliyetleri elde etmenin dört usulü vardır:
1-) Birinci yol, musafaha ve biat etmekle mü'minin teslim olduğu şeyhinin emrine girmesiyledir. Giren onun emrinde zikir ve rabıtaya devam eder; sarık cübbe giymek yani İslami kıyafete girmesi de faydalıdır.
Bu yol yanlız nisbet almak içindir. Bilahare şeyhinin emri ile seyr-i süluke başlar, halini Cenab-ı Hakk'a havale eder.  
Artık bir taraftan Allah'a tevekkül etmekle, diğer taraftan da şeyhinin emri ile azami tedbir alır. Bütün hallerini hatta rüyalarını şeyhine arz eder. Şeyhi de münasib gördüğü en kolay yolla onu yetiştirmeye çalışır.
"Muhakkak bu ilim dindir. Kimden dininizi alıyorsunuz diye düşünün" mealindeki hadise mebni, intisab etmek isteyen müslüman,tevsir, hadis, fıkıh, usul-u din, usul-u fıkıh ve aletlerinde bilgin, şeriatle amel eder, takva bir zatı seçip emrine girmelidir.
Artık iyice düşünmelidir ki din oyuncak değildir, din müslümanın en büyük servetidir. Böyle bir zatı taleb etmek ve emrine girmek dini bir vecibedir. 
Artık teslimden sonra şeyhin veyahud mürşidin araştırılması yoktur. Her şeyden önce bilinmelidir ki şeyh masum olmaz, mahfuz olur, yani küçük günahlara devam etmez, nadiren küçük günah işler veya hilaf-ı evla hareket eder, fakat derhal ondan tevbe eder.

2-) İkinci yol, ümmet haklarında ittifak etmiş büyük zevatların kitablarını okumak, nisbet veyahud bereketleriyle şereflenmek yoludur. Buna yalnız nisbet ve bereketlenmek için, kitablarının ince manalarını tedkik etmeden mücerred okumakla devam edilir. Tarikat usullerinden haberleri olsun olmasın bu yolla da kemaliyetleri elde etmek mümkündür. Hadis-i şerifte: “İlme riayetçi olanlardan olun, ilmi rivayetçi olanlardan olmayın.” buyrulmuştur.
Bu yolda, başkaları için değil kendilerine faydalı olanlar yetişir.

3-) Üçüncü yol, dirayetle kitablarını okumak, kitablarının içindekilerini inceden  inceye düşünmek ile  devam edilen yoldur. Bu yolla da, ikinci yol gibi biat olmaksızın nisbeti elde etme imkanı vardır. Her iki yolu da Kâdiri, Şâzeli ve bazi Sıddıkiyye yolundakiler tercih ettiler. Bu iki yolda yetişene uveysiyy-ul-meşreb denilir. Şu kadar  ki bazı  Sıddıkiler  bu  iki yol zor olduğundan tercih etmediler; tercih etmeyenler bu yoldaki tehlikeleri nazar-i itibara almışlardır.
Bu abd-i fakir'in itikadı da şudur: İntisabla kemâliyeti elde etmek için birinci yolun tercihi şart değildir, deriz. Ekmel ul-âlimin Bediuzzaman Hazretleri de ikinci ve üçüncü yolu tercih etmiştir.
Binaenaleyh üçüncü yolla devam eden her müslimin, İhyau Ulum-id-din, Kut-ul-Kulub, Reşahat, Mektubât-i Rabbani gibi kitablara dalıp incelemek ve içindekileriyle amel etmek sayesinde yetişmesi mümkündür. (1) Hatta halisane evradlarını, hizblerini okumak da çok faydalıdır. Şu kadar ki bu yolla süluk edene yedi şart vardır. Bu şartları yerine getirenin ehli tasavvuftan sayılmasında şübhe olmadığı gibi nisbeti de alırlar. Gavs-i Hizani, Şeyh Abdulaziz Mağrabi’nin müşahedesini tevil etmekle şöyle demiştir:
Muşârun ileyh: hayattaki Kutub’a biat etmeyen, vefat etmiş zevattan faydalanmaz,  demiştir.  Fakat  iş  öyle  degil,  kemâli samimiyetle vefat eden bir zâta bağlanan mürid, hayatta olan Gavs‘ın vasıtalığı olmaksızın vefat eden zevattan faydalanır ve sâliklerin imdadına onlar da yetişirler.
   1-Okuduğu kitabda anlayamadığı cümle veya kelimeyi işaretleyip bilen bir zata müracaat etmekle tahlil etmektir.
     2-Kemâl-i muhabbetle virdlerine yahud hizblerine devam etmektir.
    3-Kemal-i ihlasla anladığı mikdarca okuduğu kitabla amel etmektir. Burada en çok sakınacağı; evham, hayal ve rüyadir. Yani bunları hiç nazar-ı itibara almayacak, salik ameline devam edecektir. Bununla nisbet ve huzuru elde etmeye çaIışır.
Şeyh Ebâ Hasan Şâzeli kuddise sirruh şöyle buyurur: “Her  kim bizim vird ve hizblerimizi okursa bize ne varsa aynısı ona da vardır." Yani feyz bereket ona gelir demektir. Bunu demekle Pir-i Şâzeli herkese hizb ve evradının okunmasına izin veriyor. Yeter ki muhabbet ve ihlas dosdogru olsun. Salik hangi zâtın menkıbesini, evrâdıni okursa o zat okuyana şefkat etmeye devam eder.
Üveysiyy-ul-meşreb olanlar hepsi bu yolda yetişmektedir. Nitekim Veysel Karâni, Hazreti Ahmed’i görmediği halde O'ndan kesb-i kemâl etmiştir. Bilahare onun ihlas ve muhabbetinden dolayı Cenâb-i Fahr-i âlem  ona  icaze  vererek,  Hazreti  Ömer  ve Hazreti  Ali radiyallahu  anhuma'nın vasıtasıyla emretmiştir. Onlar da apaçık yanına gidip icazesini tebliğ etmişIerdir. Yani bu yolda yetişen icazesiz işe başlayamaz. Bunun örneği çoktur.
       4-KemaI-i zillet ve nefsin kırılmasıyla ruhâniyetlerinden istimdad ederek süluka devam etmektir. Şâh-ı Nakşibend. kemal-i zillet ve inkisarla halka şefkat ve hizmet ederek Cenâb-ı Hakk'a itâat etmekle de Hâce Abdulhâlık Gucdevâni Hazretleri’nin ruhaniyetinden nisbeti aImış, sonra Seyyid Emir-uI-KülâI'den zâhiri icazesini de aImıştır.
     5-Salik hangi velinin tarikatine göre amel ederse, o tarikatin edebine, usul  ve  temel  kaidelerine   riayet   etmesi  şarttır.   Yani her  bir evliyanın meşrebinden bir parça alarak sonra almış olduğu parçalardan kendine bir yön tayin  eden  faydalanamaz.  Bu hata binnetice  saliki yoldan çevirip münkir de edebilir. Artık fıkıhta telfikle amel etmek caiz olmadığı gibi tasavvufta da telfikli amel caiz değildir. Binaenaleyh bir anda Nakşibendi hem de Kâdiri'yi tatbik etmek caiz olmaz ve semere ve semere vermez.
       6-Kat’i bir itikadla okumuş olduğu kitabin, prensip etmiş olduğu tarikatın,Cenab-ı  Hakk'ın  rahmet  kapılarından birisi olduğuna inanmaktır.
Çünkü mürşid olan veli hayatında Allah'ın halifesidir; vefatından sonra ise Allah Teala onun vekili ve halifesidir. O'nun kefili Allah olunca Feyyad-ı Mutlak Teala o veli-i mürşidin yerinde melekleri yaratır. Melekler de o velinin yerinde, mezkur velinin tarikatiyle amel edeni irşad ederler, yeter ki teslim, muhabbet ve ihlas olsun.
     7-İntisab ettigi tarikatin meşhur ve ma’ruf  olmasıdır.  Yani ümmetçe meşhur olmayanların yolu hak ise de ona süluk  edilmez. Mesela  Bâz-i Geylâni Şeyh Abdulkâdir, Şâh-i Nakşibend, Ebâ Hasan Şâzeli, İmam Rabbâni ve İmam Gazâli kaddesallahu esrârahum  Hazretleri'nin kitabları var; meşrebleri meşhur olan bu gibi zatlar hepsi vasıta olurlar. Bu zevatın ittifakıyla, tarikati tevatür derecesini bulan bir zati görmemek ve onunla buIuşmamak ittiba' etmeye ve nisbeti almaya zarar vermez, denilmiştir.
Şeyh Ahmed Gümüşhânevi kuddise sirruh: Büyüklerin himmetine sarılan kimsede üç şart varsa o büyüğün ona şefaat etmesi farzdır, demiştir:
      a-Emrini yerine getirmek ve amel etmek,
      b-Meşrebini gizlemek ve evhamı sarf-ı nazar etmek,
      c-Nefsini korudugu gibi büyüğünün de şerefini korumaktır.
Bu  üç haslet  müridin  üzerine  farz  olduğu  gibi bunun mukabilinde şeyhinin üzerinde de üç haslet vacib olur:
Bidâyette müridini en kolay yolda yürütmek yahud celbetmek, tebliğde son derece izah etmek ve himmetiyle onu korumaktır. Ancak vefat eden zâta intisab edenin, Allah'a, Rasulullah'a ve bağlı olduğu ruhâniyete karşı edebi bilmesi şarttır. Aksi takdirde fayda elde edilemez, buyurmuştur.

 4-)Nisbet almanın dördüncü yolu, diri bir şeyhe intisab etmekle tehzib-i ahlak, Tevhidde fena bulmak için diri şeyhin sohbetine girmektir. Ümmetten bu yolda tehlike gören hiçbir zat oImamıştır. Sohbet ve mücahede, intisab edilen şeyhe hizmet etmekten ibarettir. Sohbet kemal bulunca salik Cenab-i Hakk‘in izin ve iradesiyle kendini kemâlâta erdirmiş olduğundan. başkaIarını da Hakk'a davet etmeye hak kazanır.
Bu yol her zamanda revac buImuş, Sıddikiyye ve Şâzeli meşâyihi tarafindan tecrübe ediImiştir. Şâzelilerden asrının müceddidi İmam Şa'râni, ikinci binin müceddidi İmam-ı Rabbani rahimehullah, her zamanda bu yolun açik olduğunu ve kıyamete kadar devam edeceğini beyan etmişIerdir. İmam-ı Rabbâni: Diri bir kediye intisab, vefat etmiş olan bir aslana intisabdan daha hayrlıdır, demekle, bu yol ashâbi kiramın yoludur, şübhe ve tehlikelerden aridir, buyurmuştur.
İmam-ı Şa'rani de: “Bir insan altı yüz kanatla tek başına amel etse bile kemâlâti elde etmeye yol bulamaz ve mürşidsiz yola çıkanın evham ve hayal tuzaklarında boğulmasından korkulur. Onun için diri bir şeyhe intisab etmek vaciblerden sayılmıştır. Ben de en son bütün ilim ve bilgilerimi terk etmekle Hace Ali el Havvas kuddise sirruh’un sohbetine girdim, ondan sonra bu kavmin hakiki olan meşreblerine vakıf oldum. Hatta ilimde tekamül etmeme rağmen Hace'nin sohbetine devam ettikten sonra hiçbir şey bilmediğimi idrak ettim” buyurmuştur.
İmam‘ın sözünden anIaşılıyor ki Şâzeli tarikatinin esasi Sıddikıyye gibi zâhiri ilimleri tahsilden sonra acz ve fakrını idrak etmekle aşka dönmek ve ilmi terk etmektir.
Bu yol ile birinci yolun arasındaki fark şudur: Bu yolda süluk eden hem kendini yetiştirir, hem de başkasını kemâle erdirir.
Dördüncü yoldan kemâl bulan Sadreddin-i Konevi ve Şeyh-ul-Ekber şöyle dediler: “Herhangi bir şeyh kemalden sonra kendilerinden daha mükemmel  bir şeyhi bulursa kendisi ve müridleri ile beraber mükemmel olan şeyhe teslim olmasi vacibdir." Mevlânâ Halid, halifelerine şu tavsiyede buIunmuştur: “Sizden iki halife bir beldede bulunduğunuzda, sizden kamil olan mükemmel olana teslim olsun.” Bu hususta mektublari meşhurdur.
Gavs-i Hizani: “Bir müslüman biat ve nisbeti almaksızın tüm kamil
şeyhleri dolaşıp ziyaretlerinde bulunsa bile bir fayda göremez. İntisab ettiğin zattan başkasına göz diktin mi o zâtın feyz ve nisbet kapısı sana kapatılır." diye tasrih etmiştir. (5/s.63-67)

..................................
..................................

(1) "kitablara dalıp incelemek ve içindekileriyle amel etmek sayesinde yetişmesi mümkündür." ibaresine Üstaz rahmetüllahi aleyhinde eserlerini dahil eden müntesib; 
1-Okuduğu kitabda anlayamadığı cümle veya kelimeyi işaretleyip bilen bir zata müracaat etmekle tahlil etmesi,
2-Kemâl-i muhabbetle virdlerine yahud hizblerine devam etmesi,
3-Kemal-i ihlasla anladığı mikdarca okuduğu kitabla amel etmesi, 
4-Kemal-i zillet ve nefsin kırılmasıyla ruhâniyetlerinden istimdad ederek süluka devam etmesi,
5-Salik hangi velinin tarikatine göre amel ederse, o tarikatin edebine, usul  ve  temel  kaidelerine   riayet   etmesi, 
6-Kat’i bir itikadla okumuş olduğu kitabin, prensip etmiş olduğu tarikatın,Cenab-ı  Hakk'ın  rahmet  kapılarından birisi olduğuna inanması,
7-İntisab ettigi tarikatin meşhur ve ma’ruf  olmasıdır.