Yaradılış-6
Bu gördüğümüz insanlar, hayvanlar, gezegenler yok iken Allah Azze ve Celle var idi; Zatı’nı sevdi, sıfatlarını sevdi, isimlerini sevdi; şu gördüğümüz bunca alemi yoktan var etti. Binaenaleyh alemin aslı vücud değil, ademdir.
Sonra birçok mahlukları yarattı; isimlerini bilmediğimiz, canlı cansız birçok şeyleri yarattı.
Bir kısmını Kendisi’ni tanıyıp Kendisi’ne ibadet etmeleri için hayrlı, halis ve pak yarattı.
Bir kısmını şerli yarattı. Bu kısım, şer işlemekten başka bir şey bilmezler. Bunlara da şeytan ve ervah-ı habise= habis ruhlar denilmektedir.
Madde alemine gelince ; zerreyi, kürreyi, mercanı yarattı, ağaçları yarattı, otları yarattı, hayvanları yarattı... Kendilerine hareket, çoğalma kabiliyetini bahşetti. Bu dahi,
a- Sadece çoğalmaya elverişli, his ve hareketli olmayanlardır; madenlerden mercan, ağaçlar, çayırlar gibi. Bunlara “alem-i nebat” , “alem-i eşcar” denilmektedir.
b- Bununla birlikte tabii hareketi = avını tanımak bilgisini, avını yakalama usullerini, aynı zamanda aleyhinde gelen avcısını tanıma bilgisini, ondan korunma, kaçınma bilgisini bağışladı.
Bu bağış, hayvan aleminde vardır. Yani tabiat = adet = istekli isteksiz avlanmak = ister istemez avcısından kaçmak = gözü kestiği şeylere = aleyhinde, zararlı şeylere saldırma hissini = duygusunu verdi. Bu hissi = manevi duyguları, amip hayvanına varıncaya kadar, bütün hayvanların sinir sistemleri içerisinde gizletti.
Sinir sistemi içerisinde gizlenen bu bağış, bir kanun gibi oluverdi. Nitekim bilim adamları buna “tabii kanun” ismini vermektedirler, yani “Hayvanların sinir sistemleri içerisinde tabi’lenen hisler ve hislerin de azalarında fiile geçişi, fiilde devamı” demek istediler.
Aynı zamanda lehinde olanları celbetmek = avlanma hissi verdi. Her hayvan hayatını bununla eceli gelinceye kadar devam eder. Bu bizim konumuz değildir, ancak şunu demek isteriz :
Allah Teala nasıl ki toprağın özünde gizlenen kimyevi unsurların tesir bakımından özelliklerini hayvana tahsis etti, hayvanlar da bu kimyevi unsurların birçok cüzlerinin bir araya gelmesinden his ve harekete sahip olduysa, doğrusu Allah Teala, hayvanlardaki kimyevi unsurların tesirlerini hislerine dönüştürüp, maddenin aslı olan dönüşe döndürerek harekete çevirdi ise, böylece yer küresinin toprağının daha özünden ve suyunun tüm kimyevi cüzlerini bir araya getirip hamur gibi karıştırarak insanın sinir sistemi içerisinde gizletti. Ve bu ilk İNSAN... Şöyleki :
***Allah Teala meleklere emretti. Melekler de hayvanlara mahsus olan toprağın özünden daha öz kimyevi unsurları, cüzlerini topladılar, çorba gibi suyla yoğurdular; bir heykel gibi oldu. Ama nasıl bir heykel.....
Mesela sadece bir dişin, otuz cüz; kıl kadar sinir sistemine sahib...
Her bir cüz mideye postacılık yapabilecek, arasına girenin elemini, acısını, lezzetini idrak ederek haber verme kabiliyetinde...
Aralarına giren, bir kaşık pirincin içerisinde bir pirinç tanesinin dörtte biri kadar bir taş sebebiyle beyni hoplatacak kadar tahrikçi, hassas... Yiyeceklerini kemirmeye son derece elverişli... Sadece bir diş...
Hem mesela, bir baş parmağın eklemi sayılmayacak kadar ufak ufak cüzlerden tertiblenmiş kemik, kemik üstüne örülmüş sinir sistemi, örümcek ağının iplerinden daha ince telleri... Şöyleki:
Beyinciğin kendisine vereceği emrle istediğini nakşeder, yazar, dokur, keser. Aynı zamanda dokunduğu şeyleri, sıcak, soğuk, sert, düz, mesela kılıcın keskin olup olmamasından dimağa haber verecek kadar birçok özellikler, hissî ilim...
Sadece insanda Allah Teâlâ'nın yaratmış olduğu parmak ucu, mu'cize olarak kâfi gelecek kadardır.
Böylece tırnak ve parmaktan beyne varıncaya kadar rakam almaz derecede etiyle birlikte örülmüş file... Hassas, tabiî bilgiye sahib...
File dediğimiz, hayvan gibi avını tanır, amma tabiî bilgiyle birlikte akıl ve iradesiyle peşine koşar, yakalamayı bilir, avcısından kaçar, ondan gizlenmeyi bilir ve böylece hayatın bütün levâzımlarını, Allah Teâlâ'nın vermiş olduğu tabiî ilimle bilir; doğar doğmaz emmeyi güzel becerir; hoşuna gelen nağmeleri dinler, kendini teselli eder... Güler, ağlar... Ağlayışı, o güzel ruh âleminden hicret ederek ğurbete düşmesi ve beden kafesi içerisine girişindendir.
Yorumlar -
Yorum Yaz